Ah Tanrım! Kim verdi seni elimize?

Tanrım.
Af diliyorum senden. Alışkanlıktandır "-m" ekini kullanmış olmam.
Düşündükçe midem kalkıyor. Ya sen "mükemmel baba"sın ya da bizler "ufak tanrıcıklar"ız. Özgüvensizlikten midir yoksa sadece insani bir dürtü mü? İrdeleyecek kadar değerli bulmamışımdır çoğu zaman sebepleri.
Var olsaydın bana bilmenin de ötesine ilerleyebileceğim inancını vermiş olacaktın. Bütün bunlara katlanabilmenin mümkün ve mantıklı olduğu inancını.
Sonsuz bilginin ta kendisisin ve buna rağmen hepimize tanrılık ediyorsun! Bu iki durumun çeliştiğine inandıran mantığımın eksik oluşunun düşüncesi ile henüz kavrayamadığım, ulaşılabilecek dönüm noktaları olduğuna umut beslememe sebep olabilirdin.
Kim ihtiyaç duydu sana? Şuanki düşüncelerimi kendi içinde dillendiren, yaşamının yapısının saçmalığını fark edip bir avuntuya ihtiyaç duyan babalar mı? İnanma dürtüsünün altında bunlar mı yatıyor? Hadi ama! Gözetlenmeye veya korunmaya ihtiyaç duyduğumuzdan yaratmadık seni. Çok klişe ve sıradan bir düşünce bu. Sen daha çok bir avuntu, bir sebepsin. İlkel ve taze zekamızla yaşayabilmek için varabildiğimiz sistemimizin eksik ve kabul edilemez kısımlarını görmezden gelebilip, bu yaşam şekline tahammülden de öte sıkı sıkıya sarılmamızı sağlayabilmiş olan örnek modelsin. Seni tanımlayabilecek kelimeler bulma konusunda sıkıntılar çekiyorum. Çünkü sen Tanrı'sın işte! Bu yüzdendir sana "Tanrım(benim)" diye seslenişimiz.
Olması gerektiği gibi dağılmaya ve parçalanmaya çalışan bu topluluğu tek parça halinde tutabiliyor oluşun seni "iyi" yapmaz.
Bahane, dayanak, avuntu, heves.
Seni, kabul edilemez şeyleri mümkün kılabilmen için yarattık. Aile sistemimiz ve toplum başta olmak üzere sensiz var olamayacak şeylerdi bunlar. Geldiğimiz noktanın farkındasındır. Diğer hayvanlardaki gibi ilkel dürtülerimize üstün gelen bir farkındalığa sahip olduk. Petekleri örmeye devam edebilmek için bir sebebe ihtiyaç duyan arıları düşün. Bizler buyuz. Sen ise o ilkel dürtünün boşluğunu dolduran şeysin.
Ah Tanrım! Peteği örmeye programlanmaya yarayan o ilkel dürtü genetik bir kod. Arılar tarafından değiştirilemeyecek somut bir gerçeklik. Sen ise değilsin! Seni şekillendirebildik. İstediğimiz şekle sokabildik.
En başından peteği örmeye sebep aramaktansa, örmekten vaz mı geçseydik? Bu kesinlikle tercih etmiş olduğumuzdan çok daha iyi sonuçlara sebebiyet verebilirdi. Lanet olsun! Anlayabiliyor musun? Yaşam amacımız ile oynayabilmeye başladık. Arıların o inançlarını sağlayan genetik kod ile oynayabilmeleri gibi. Kendi peteklerimizi örmemizi sağlarken, bir geyiğe sıkılan kurşunun da dayanağı sen oldun. Şekillendirilebilen bir tanrısın sen.
Güzel bir haber daha! Toplumsallığımız da kalmadı. Birey birey seni istediğimiz şekle sokabiliyoruz. Bunun ne kadar tüyler ürpertici olduğunun farkındasındır sen de. Dürtüsel ilkel bir amacın boşluğunu çekmiş olabiliriz geçmişte. Ama artık bunu aşmamızın zamanı geldi de geçiyor. Yine de elde ettiği bu çirkin fırsat sebebiyle ikiyüzlüleşen bu hayvan türünün senin gibi bir oyuncaktan kolay kolay vazgeçeceğini hiç sanmıyorum.
Peki ya ben kimim? Ben amaçsız olanlardanım. Hiçbir zaman bir tanrıya sahip olmayıp, olma gereği de duymayanlardan. Bir babası olmayan ve kimsenin babası olmayanlardan. Anlayabilmeye devam edemeyecek kadar şey anlamamış olduğunu, daha fazlasını bulabileceğini umut edenlerden.
Sadece başıboş bir arıyım ben.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder